Ankara Opera Sahnesi, Büyük Tiyatro (1933 ile 1948 arası Sergi Sarayı veya Sergi Evi), Ankara’da 1933’te sergi sarayı olarak inşa edilen binanın 1948’de opera binası haline dönüştürülmesi ile ortaya çıkan ve içinde bulunduğu semte adını veren yapıdır.
Tarih Kültür Bakanlığı binasının karşısındaki yapı, günümüzde Ankara’daki tek opera salonudur ve Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin temsillerine ev sahipliği yapar. Ayrıca “Büyük Tiyatro” adıyla Ankara Devlet Tiyatrosu için bir tiyatro sahnesi olarak hizmet verir. Devlet Tiyatroları temsillerinde sahne önünde bulunan orkestra çukuru kapatılarak ön sahne olarak kullanılır..
1933-1934 arasında inşa edilen binanın özgün halinin mimari Şevki Balmumcu’dur; yapı 1948’te Alman mimar Paul Bonatz’ın tasarım ile İkinci Ulusal Mimarlık Akımına uygun hale getirilmiş ve bir opera binasına dönüştürülmüştür. Bu dönüşümden sonra projenin orijinal mimari özelliklerini kaybetmesi ve bu düzenlemenin mimar Şevki Balmumcu’nun ruh sağlığını derinden etkilemesi projenin eleştirilmesine neden olmuştur
Bina, caddeye paralel olarak uzanır ve birbirini dik kesen iki kütleden oluşur. Betonarme yapının ön cephesinde Ankara taşı renginde suni taş, diğer cephelerde fildişi renkli sıva kullanılmıştır.
Binanın bahçesinde Leyla Gencer, Muhsin Ertuğrul ve Cüneyt Gökçer’in heykelleri bulunmaktadır.
Ankara için aynı orijinallikte ve kabul edilebilir bir genişlikteki yeni bir opera binası için 1995 yılında bir yarışma açılmıştır ancak kazanan proje henüz inşa edilmemiştir.
Yapının tasarımına, Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyetinin, 1933 yılında açtığı yarışma sonucu karar verildi. Yarışmanın duyurusunda, tasarımın modern üslupta olması gerektiği belirtilmişti. Yurt içi ve yurt dışından toplam altmış iki adayın katıldığı yarışmada, finale kalan iki mimardan biri olan Paolo Vietti Violi’nin projesi çok pahalı bulunduğundan, diğer finalist Şevki Balmumcu’nun projesi seçildi.
1933 ile 1934 yılları arasında inşa edilen yapı özgün hâliyle kimi yorumlara göre Sovyet Yapısalcılığı stiline yakın bir tasarım idi; başka yorumlara göre ise bu tasarım aslında De Stijl yani Neo-plastisizm stilinde bir yapı idi.
Hizmete girdiği 1934 yılında binada beş yıllık sanayi planını kutlayan büyük bir sergi açıldı; onbinlerce kişi tarafından ziyaret edildi. Sergi evi sonraki yıllarda da çoğunlukla cumhuriyetin kalkınma hamlelerini yansıtan sergilere ev sahipliği yaptı. Devlet Resim ve Heykel sergileri geleneğinin temeli de bu binada 1939 yılının Ekim ayında açılan ilk sergi ile atıldı
Bina, 1934’ten itibaren Kemalist düşüncenin ideallerini simgeleştiren bir eser olarak fotoğraflarda, kartpostallarda ve cumhuriyet posterlerinde, en başta da “La Turquie Kemaliste”’in sayfalarında sık sık kullanıldı..
Sergievi olarak hizmete girişinden on iki yıl kadar sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteği üzerine yapı, Paul Bonatz tarafından opera salonu olarak yeniden tasarlandı ve 2 Nisan 1948’te kullanıma açıldı.
Opera salonuna dönüşümü sırasında binanın ilk modernist çizgileri tamamen klasikleştirilmiş, revaklar, takılar ve süsler ile İkinci Ulusal Mimarlık Akımı üslubuna uygun hâle getirilmiştir. Yapının özgün halinden uzaklaşması Şevki Balmumcu’yu son derece üzmüş ve kendisini mimarlık mesleğinden uzaklaştırmıştır.
Opera sahnesinin 2 Nisan 1948’de gerçekleşen açılış töreninde Cemal Reşit Rey’in bestelediği “Birinci Senfoni”nin, Ulvi Cemal Erkin’in “Keman Konçertosu”’nun ve Necil Kazım Akses’in eseri “Ballad”ın ilk seslendirilişleri yapılmış ardından Ahmed Adnan Saygun’un üç perdelik “Kerem” Operasının birinci perdesinin birinci sahnesinin dünya prömiyeri yapılmıştı. O gün, Kerem Operası “büyük opera” (grand opera) türünde yazılan ilk ulusal opera olarak dünya müzik tarihindeki yerini aldı. Aynı yıl 1948’de Georges Bizet’in Carmen operası Aydın Gün’ün rejisi ile sahnelendi. 1949’da Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi kapandı; temsiller Büyük Tiyatro olarak anılan bu binada devam etti.